13 Ekim 2011 Perşembe

Şampiyon!

 13. günde 7. maç, 3 farklı Arena. Zorlu rakipler, zorlu fikstür. Hem de sezonun henüz başlarında. Geçen sezonu içimizde kocaman bir gurur bırakarak kapatan Yenilmez Armada bugünlerin sinyalini vermişti o günlerde. Ancak şu günlerde öyle bir takım, öyle bir mücadele izledik ki geçen sezondan kalan gurur günden güne katlanarak büyüyor. Önce Euroleague bileti, sonra kupada 3'te 3 ile gruplardan çıkış, en son da Cumhurbaşkanlığı kupası. Bu günler bize yüksek dozda adrenalin olarak döndü belki ama o maç sonrası keyfin, mutluluğun tarifi yok. Maça dönelim:

Spehija maç başında önlem olarak Galatasaray'ın guardlarını iyi savunmaya çalışarak başladı. Zaman zaman Ömer Onan'ı, zaman zaman Emir Preldzic'i Ender'in ve Tutku'nun üzerinde gördük, beklenen Lakovic-Ömer eşleşmesini de fazla izleyemedik dolayısıyla. Fenerbahçe'de ise Ukic'in sakatlığı dolayısıyla ilk beşte çıkamadığı maçta kontrol daha çok Emir'in elindeydi, o da kötü başladığı maça enfes devam etti, kesinlikle ligin en değerli oyuncularından biri. Maç öncesi kritik eşleşmelerden biri olacağını düşündüğüm Songaila-Gist eşleşmesinde de ibre Gist'e doğru kayınca Fenerbahçe çok da iyi olmadığı devreye ortada girmeyi başardı.

Devre demişken ikinci periyottaki hakem rezaletinden de bahsetmek istiyorum. Muhakkak duymuşsunuzdur, "sıfır tölerans" diye bir şey çıktı bu sezon başından beri. 2. periyotta da hakemlerin ucunu kaçırması durumunda son derece keyifsiz bir periyot izledik. Hakemlerin her pozisyona faul çalması sonucunda oyunun sıkça durmasıyla, Galatasaray'ın da hücumda ritmi kaybetmesiyle Fenerbahçe 10 sayılık farkı kapattı. O döneme kadar Ender'in etkili oyunuyla Spehija'nın savunma stratejisini bozan Galatasaray, farkın kapandığı dönemde karakterinin aksine top kayıplarını arttırdı. Burda Fenerbahçe'nin Galatasaray'ın tempolu hücumlarına savunmada statik kalmayarak aynı şekilde cevap verdi.

Maçı ikinci periyottan itibaren özetlemek istersek, iki kelime yeterli olacak herhalde: "Gel git". Maç da sürekli gel gitler, büyük farklardan olmasa da bu maç için önemli diferanslardan gelen takımlar izledik. 2. periyotta geri gelen Fenerbahçe, dengeli geçen 3. periyottan sonra 4. periyotta Ukic ve özellikle Bogdanovic'in etkisiyle öne fırladı. Maç boyunca geri koşmakta zorlanan Galatasaray'da karakterinin aksine özellikle bu bölümde fastbreaklerden fazlaca sayı yedi.

Bu dönemde Bogdanovic'in özellikle alçak posttaki eşleşmesini bulamayan Galatasaray için çanlar çalmaya başlamıştı. İlk defa maçın gittiğini ciddi anlamda hisseden Galatasaray'da bu noktada devreye Tutku Açık girdi. Ender Arslan iyi başladığı maçta oyun aklını yavaş yavaş kaybedince sahneye çıkan Tutku Shumpert ile birlikte maçı değiştiren isim oldu. Takımı son derece iyi yönlendiren ve sayı yollarını açan Galatasaray savunmada da rakibini alan savunması ile durdurdu ve maçı yeniden ortaya getirdi.

Burada Tutku-Shumpert ikilisinin performansının yanı sıra çok sıcak olan Bogdanovic ve yine iyi oynamaya başlayan Ukic'i dinlendirmek için dışarı alan Spehija'nın etkisini de unutmayalım, tabi Oktay Mahmudi'nin son derece riskli olan alan savunmasıyla birlikte.

Uzatmada ise yine müthiş mücadele eden iki takım... Son topları çok kötü oynayan Galatasaray 2. uzatmanın başında yine hücumda tempo yaparak ve boş şutları bularak oyunu kopardı. Açıkça söylemek gerekirse o yüksek adrenalinin de etkisiyle uzatmalarla ilgili fazla bir şey istemiyorum. Ancak yine tam "maçı kopardık" derken Ender'in top kaybı, Tutku'nun 2'de 0'ına karşılık Fenerbahçe "gitti" dediği maçı ortaya getirdi ancak onlarda kritik anlarda kritik hatalar yaparak kupayı bıraktılar.

Son olarak kısa kısa oyuncu değerlendirmesi yapalım, Fenerbahçe'de Jerrels dağınık, Gist muhteşem atlet ancak savunmada zaman zaman blok sevdasıyla pozisyon hataları yapabiliyor ki pozisyon bilgisinin yetersizliği de bunda önemli etken. Bogdanovic gelmeden de kariyeri belli olan çok yönlü bir skorer. Sadece şutör olarak değil, içeriden de skor üretebildiğini gösterdi bu aksam. Fenerbahçe'nin özellikle uzun rotasyonunda sıkıntıları olduğu açık, Mirsad'ın dönüşü bunu ne kadar kapatır emin değilim.

Daha fazla silahı ve alternatifi olan Galatasaray ve Anadolu Efes pota altları Fenerbahçe Ülker'e karşı en azından kağıt üzerinde ağır basıyor. Fenerbahçe için sezonun en kritik ismi bugün kritik anlarda Spehija'nın düşünmediği Vidmar olacak gibi, onun sağlığı ve performansı Fenerbahçe'nin gideceği yeri belirleyebilir. Galatasaray'da ise Tutku'nun maç sonu ve uzatmalardaki harika oyunu, zaman zaman top kayıpları olsa da 31 asist (35 basket attığımızı düşünürsek çok değerli) ve hemen her oyuncunun oyuna bir şekilde katkı yapması -Yeni gelen Zaza'yı ayrı tutuyorum- ve tabiki gelen kupa günün mutluluk verici noktaları. Yarın Kadın Basketbol takımıyla Euroleague'ye de giriş yapıyoruz, iyi yoldayız, daha da iyi olacağız inşallah.

--

http://sportifcumleler.blogspot.com/2011/10/13.html / 12.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder