Levent Gültekin: Şimdi kendimi de katarak söyleyeceğim
orada, bizim gibi ideolojik tabandan gelenler için (ben İslamcılıktan geldiğim
için) partiler kendi alt yapısını; partilerini, teşkilatlarını, tabanını
demokratikleşmeden, -sizin beyannamenize bakıyorum çok yüksek demokrasi vaadi
var- fakat kendi tabanı kendi teşkilatı kendi partisi kendi arkadaşları
arasında o demokratik kültür yerlerde. Biz de İslamcılıkta gördük, sizde de
var. Siz de iktidara geldiğinizde Ak Parti gibi ideolojik baskıya
yenilmeyeceğinizin garantisi ne? Nasıl olacak? Yani, bir alt kültür yok, bir
alt hazırlık yok. Bu kadar yüksek bir demokrasi Türkiye’de nasıl sürdürecek?
Hatırlıyor musunuz bilmiyorum Ak Parti iktidar olurken ilk sloganı şuydu: Biz
dindarların partisi olmayacağız. Daha ilk siyasete atılırken. Şimdi böyle
diyerek yola çıktı ve vardığı nokta dindarların partisi olmak oldu. Niye çünkü
altyapı yoktu. Demokrasi, kendi partisinde teşkilatında arkadaşları arasında
yerleştirmemişti. Aynı sorun sizde de olmayacak mı, yani, siz de benzer bir
sıkıntıyla karşı karşıya kalmayacak mısınız?
Selahattin Demirtaş: Kesinlikle katılıyorum bu bir
tehlikedir. Bizim için de bir tehlikedir. Ben hiç öyle, biz bu işi aştık
bitirdik falan diyecek durumda değilim. Çünkü demokrasi kültürü dediğiniz şey
kolay oluşmuyor. Evet, bir mücadele geleneği mutlaka olmalı. Demokrasi için
mücadele ederken farkında olmadan mücadele ettiğiniz güce benzeşebiliyorsunuz.
Bu tür tehlikeler bizim için de var. Ve ben, kendi partimde, arkadaşlarımda ben
de dahil olmak üzere, bunu yenebilmek için ,çok cesur davranma gayreti içerisindeyiz.
Tedbir nasıl alınır, inanın çok demokrat olacağız demekle tedbir alınmaz.
Pratikte tedbirini alman lazım, ilk tedbir kadın temsiliyetidir bakın. Bütün
farklı kesimlerden kadınlar, partide yöneticidir adaydır, vekildir. İkincisi eş
başkanlık sistemi çok kıymetli, çok önemlidir. Üçüncüsü, çok farklı kesimlerle
aslında bir koalisyonuz biz, ittifakız. O demokratik kültürü oluşturma sözü
vermiş bir ittifakız. Biz buna uymazsak diğerleri itiraz edecek. O uymazsa,
öbürü itiraz edecek. Kendi içinde bir denge, bir balans sistemi de oluşturmuş
bir modeliz. Toplum da, yani bizim tabanımız da buna hazırdır. Yani bu değişime
hazırdır. Böyledir demiyorum bakın, demokrasi kültürü kolay oluşmuyor, kültür
kolay oluşmuyor, çok uzun süre istiyor, bazen nesiller geçmesi gerekiyor. Fakat
HDP bu konuda bence cesur bir adım attı. Kendi bünyesine çok farklı kesimleri
katarak inanılmaz bir örnek yarattı. Türkiye toplumunun tamamının temsiliyetini
sağlayarak partinin yanlış yapmayacağını, yapma lüksünün olmadığı bir modelle
yola çıktı. Bir defa lider kültü oluşmuyor, oluşmaması lazım. Eş başkanlık
sistemi bunun teminatı, bunun dışında parti yönetimi, parti teşkilatları söz
sahibi; bunun dışında kadın meclisleri söz karar sahibi. Bunlar demokrasinin
aslında tabir-i caizse denge-denetleme sistemi içerisindeki güvenceleridir.
Eğer partiyi bu şekilde korumaya başarırsak tek bir adam etrafında partiyi
toparlayıp o varsa parti var, o varsa parti yok noktasına getirmezsek bu bir
güvencedir. Fakat yine de zaman ister, yani bahsettiğiniz kaygıları çok iyi
anlıyor ve katılıyorum ve hepimizin buna dikkat etmesi lazım. Bu kadar büyük
emeği bedeli getirip iktidarlaşma, devletleşme adına heba etmemek lazım.