7 Haziran 2015 Pazar

Levent Gültekin: Şimdi kendimi de katarak söyleyeceğim orada, bizim gibi ideolojik tabandan gelenler için (ben İslamcılıktan geldiğim için) partiler kendi alt yapısını; partilerini, teşkilatlarını, tabanını demokratikleşmeden, -sizin beyannamenize bakıyorum çok yüksek demokrasi vaadi var- fakat kendi tabanı kendi teşkilatı kendi partisi kendi arkadaşları arasında o demokratik kültür yerlerde. Biz de İslamcılıkta gördük, sizde de var. Siz de iktidara geldiğinizde Ak Parti gibi ideolojik baskıya yenilmeyeceğinizin garantisi ne? Nasıl olacak? Yani, bir alt kültür yok, bir alt hazırlık yok. Bu kadar yüksek bir demokrasi Türkiye’de nasıl sürdürecek? Hatırlıyor musunuz bilmiyorum Ak Parti iktidar olurken ilk sloganı şuydu: Biz dindarların partisi olmayacağız. Daha ilk siyasete atılırken. Şimdi böyle diyerek yola çıktı ve vardığı nokta dindarların partisi olmak oldu. Niye çünkü altyapı yoktu. Demokrasi, kendi partisinde teşkilatında arkadaşları arasında yerleştirmemişti. Aynı sorun sizde de olmayacak mı, yani, siz de benzer bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmayacak mısınız?


Selahattin Demirtaş: Kesinlikle katılıyorum bu bir tehlikedir. Bizim için de bir tehlikedir. Ben hiç öyle, biz bu işi aştık bitirdik falan diyecek durumda değilim. Çünkü demokrasi kültürü dediğiniz şey kolay oluşmuyor. Evet, bir mücadele geleneği mutlaka olmalı. Demokrasi için mücadele ederken farkında olmadan mücadele ettiğiniz güce benzeşebiliyorsunuz. Bu tür tehlikeler bizim için de var. Ve ben, kendi partimde, arkadaşlarımda ben de dahil olmak üzere, bunu yenebilmek için ,çok cesur davranma gayreti içerisindeyiz. Tedbir nasıl alınır, inanın çok demokrat olacağız demekle tedbir alınmaz. Pratikte tedbirini alman lazım, ilk tedbir kadın temsiliyetidir bakın. Bütün farklı kesimlerden kadınlar, partide yöneticidir adaydır, vekildir. İkincisi eş başkanlık sistemi çok kıymetli, çok önemlidir. Üçüncüsü, çok farklı kesimlerle aslında bir koalisyonuz biz, ittifakız. O demokratik kültürü oluşturma sözü vermiş bir ittifakız. Biz buna uymazsak diğerleri itiraz edecek. O uymazsa, öbürü itiraz edecek. Kendi içinde bir denge, bir balans sistemi de oluşturmuş bir modeliz. Toplum da, yani bizim tabanımız da buna hazırdır. Yani bu değişime hazırdır. Böyledir demiyorum bakın, demokrasi kültürü kolay oluşmuyor, kültür kolay oluşmuyor, çok uzun süre istiyor, bazen nesiller geçmesi gerekiyor. Fakat HDP bu konuda bence cesur bir adım attı. Kendi bünyesine çok farklı kesimleri katarak inanılmaz bir örnek yarattı. Türkiye toplumunun tamamının temsiliyetini sağlayarak partinin yanlış yapmayacağını, yapma lüksünün olmadığı bir modelle yola çıktı. Bir defa lider kültü oluşmuyor, oluşmaması lazım. Eş başkanlık sistemi bunun teminatı, bunun dışında parti yönetimi, parti teşkilatları söz sahibi; bunun dışında kadın meclisleri söz karar sahibi. Bunlar demokrasinin aslında tabir-i caizse denge-denetleme sistemi içerisindeki güvenceleridir. Eğer partiyi bu şekilde korumaya başarırsak tek bir adam etrafında partiyi toparlayıp o varsa parti var, o varsa parti yok noktasına getirmezsek bu bir güvencedir. Fakat yine de zaman ister, yani bahsettiğiniz kaygıları çok iyi anlıyor ve katılıyorum ve hepimizin buna dikkat etmesi lazım. Bu kadar büyük emeği bedeli getirip iktidarlaşma, devletleşme adına heba etmemek lazım.